Ben gücümü, bu kutsal Anadolu topraklarından alıyorum. Altında ve üstünde gördüğüm, görmediğim tüm canlı ve cansız varlıklardan, rüzgarın fısıldadığı sırdan, toprağın derinlerine kök salmış kadim ağaçlardan… Bedenim bu dünyaya ait ama ruhum, ilahi ailemle bir ve bütün. Biz yıldızların ötesinden geldik, bu topraklara bereket, sevgi ve dirayet taşımak için.
Anadolu, bir kadının vatanıdır. Bu topraklar, yorgun ellerin emeğini, gözyaşlarının duasını, yaraların inadına direncini taşır. Her adımımda, binlerce yılın hikayesini duyarım. Her nefeste, toprağın, taşın, suyun, kuşların ve yıldızların enerjisi dolar içime. Ve o enerjiyle yeniden doğarım, yeniden büyürüm.
Bana “dayanamaz” dediklerinde, toprağın gücünü hatırlarım. Toprak bilir ki, her tohum, karanlığı delip güneşi bulmak zorundadır. Bana “yenilirsin” dediklerinde, geçmişin kadınlarını duyarım:
O elleriyle taş taşıyan, dualarıyla yıkımları iyileştiren, düşlerinde dünyalar kuran kadınları… Ve onlardan aldığım ilhamla, inadına çiçek açarım.
Ben Anadolu kadınıyım. Alın terimle, emeğimle, kalbimle bu hayatı inşa ettim. Kimsenin bana parmak sallamasına, sesini yükseltmesine izin vermiyorum artık. O eski kadını öldürdüler. Şimdi, kalbimdeki ilahi ailemin kutsallığıyla, varoluşumun ışığını taşıyorum. Çünkü biliyorum: Bir kadın, ne zaman gücünü toprağından ve ruhundan alırsa, kimse onu sarsamaz.
Ben yalnız değilim. Her nefesimde benimle olan bir ilahi aile var. Gözle görülmeyen ama varlığı her an hissedilen bir bütünlük… Onlarla bir ve bütünüm. Yüreğimdeki sevgi, direncimle birleştiğinde; ne rüzgar savurabilir beni ne de taşlar yolumu kesebilir.
Bu dünyada bir tane ben varım. Tüm yıkımlara rağmen, her seferinde yeniden doğacak gücüm var. Anadolu kadınının kutsal mirasını taşırken, sadece kendim için değil, benim gibi toprağa kök salmış tüm kadınlar için yürüyorum. Beni üzen, kıran, gücümü küçümseyen kimseye artık izin vermiyorum.
Yolum belli: İnadına iyilik, inadına güç, inadına hayat!
Çünkü ben, yıldızların kızı; Anadolu’nun kadınıyım.